10 Ocak 2009 Cumartesi

Cüneyt Itır Bey'in Dikkatine...

Bir emekli Jandarma Albay'ın eski meslektaşına yazdığı 09 Ocak 2009 tarihli mektup

Sevgili Cumhur,

Bir anımı aktarayım

Dün akşam TV Kanallarından Ankara Gölbaşı'nda jandarma bölgesinde polislerin Ergenekon soruşturması kapsamında gece arama yaptıkları haberi verildi. Bu haberi duyunca, Antalya'da alay komutanlığı yaptığım dönemde bir olayı hatırladım.

Polis özel harekât timlerinin, jandarma bölgesinde jandarmaya haber vermeden ve "arama kararı" olmadan arama yaptıkları bildirilmişti. Bu durumu, asayiş toplantısında gündeme getirerek, polislerin jandarmaya haber vermeden jandarma görev alanında faaliyet yapmamalarını; şayet alınan bir ihbar veya istihbari bir bilgi doğrultusunda jandarma bölgesinde faaliyet yapmak isteniyorsa jandarmaya haber vererek ve jandarma ile birlikte faaliyet yapabileceklerini vali bey ve emniyet müdürüne söyledim. Bir hafta sonra polislerin jandarmaya haber vermeden jandarma bölgesinde başka bir hedefte tekrar faaliyet yaptıkları bildirildi. Yapılan faaliyetlerde her hangi bir suç unsuru bulunmadığı halde vatandaşların alınarak sorguya çekildiğini, kanunsuz işler teklif edildiğini saptadık. Bu durumu da asayiş toplantısında gene vali bey ve emniyet müdürüne söyleyerek, bu tür uygulamalara bir daha tekrar edilmesi halinde faaliyet yapan polisleri yakalatıp, haklarında işlem yapmak üzere Cumhuriyet savcılığına teslim edeceğimizi söyleyince, ipler koptu...

Bu olaylardan sonra jandarma bölgesinde, geceleyin yapılan yol aramasında dur ihtarına uymayan sivil plakalı bir araç yapılan takip sonucu yakalandı. Araçta sadece şoför vardı. Şoförün üzerinde ve aracında yapılan aramada sivil kişinin Antalya emniyetinde polis olduğu, aracın bagajında ruhsatsız silahlar ve tahsil edilmek üzere yazılmış çekler bulunmuştu... Polis hakkında işlem yapıldı ve mevcutlu olarak ele geçirilen malzemelerle C. savcılığına teslim edildi.

Bu olaydan bir süre sonra, Ankara'dan J.Gn. K.lığı kurmay başkanı beni aradı. Bana, polisler, jandarma bölgesinde operasyon yapacak, senin birliğinden kimse katılmayacak, haberin olsun. Operasyona izin ver, dedi. Ben de bunu yapamayacağımı kendilerine arz ettim. Bunun üzerine beni daha sonra arayacağını söyledi. Akşam aradı. Operasyon dediğim gibi yapılacak dedi. Ben de bu operasyona kesinlikle izin veremeyeceğimi tekrar saygılı bir şekilde kendisine diretince, beni gene arayacağını söyledi. Anladım ki emir yüksek yerlerden. Sabahleyin tekrar aradı. Tamam, operasyon Jandarmayla birlikte yapılacak emniyetten gelen personel nerede operasyon yapmak istiyorsa planlayın ve senin emir komutanda yapılsın dedi.

Sonuçta, operasyon planı hazırlandı. Valilikten olur alındı ve alay komutan yardımcısının komutasında operasyona başlandı, yarım saat sonra telsizle alay komutan yardımcısı, polislerin gösterdiği yerde - şüpheli birisi tarafından yer gösterme yapılmadan- bir sığınak bulunduğunu ve yapılan aramada silah, mühimmat ve bir ay yetecek kadar erzak bulduklarını rapor etti. Operasyona devam edildi ve başka bir şey bulunmadı. Operasyon sonrası operasyona katılan jandarma personeli ile yaptığım değerlendirmede; polislerin operasyona başlar başlamaz "yanlarında yer gösterme yapacak şüpheli bir kimse olmadan" doğrudan sığınağın bulunduğu yere gittiklerini; bu durumun sığınağın yerini polislerin daha önceden bildiklerini gösterdiğini; ayrıca sığınağı ve malzemeleri elleri ile koymuş gibi bulduklarını; sığınağı polislerin hazırladığını; silahları sığınağa polislerin koyduklarını veya birilerine koydurdukları, bulunan malzemelere ait ambalajların, peynir, zeytin tenekeleri ve mukavva kutuların, naylonların, kağıt paketlerin çok temiz olmaları nedeniyle bunların 2-3 gün önce sığınağa kondukları, kazılan ve sığınağın kenarında duran toprakların henüz kurumamış oldukları sonucuna varıldı.



İntikamcı polisin planı

Sonuçta Polisin planı ortaya çıkmıştı. Alay komutanı, jandarma bölgesinde çalışmak için izin vermiyor. Bakın jandarma bölgesinde neler buluyoruz, alay komutanı görevini yapamıyor, kendisi suç işliyor, polisin çalışmasını engelliyor mesajını yetkililere vermekti. Tabi ben bastırınca ve jandarma ile birlikte operasyon yapmak zorunda kalınca yaptıkları komployu açığa çıkardık. Bu sefer, Vali bey asayiş toplantısı saatinde, polis müdürlerinin jandarma bölgesinde serbest hareket edemediklerini söylerek beni İçişleri bakanına şikâyet ettiklerini söyledi. Ben de vali beyden, şikâyetler nelerse bu konuda hakkımda soruşturma yapılmasını talep ettim. Bu işin peşini bırakmayacağımı söyledim. Bu gelişmelerden bir gün sonraki toplantıda Vali Bey polis müdürlerinin 24 saat içinde görev yerlerinin değiştirildiğini ve başka ille atandıklarını söyledi.

Yukarıda söylediğim gibi Ankara Gölbaşı'nda gece arama yapıldığını duyunca, bu aramanın bir komplo olabileceğini değerlendirdim. Gnkur. ve J.Gn. K.lığı Hrk. Mrk. lerini arayarak yaşadığım olayı anlattım. Bu arazi aramasının bir komplo olabileceğini ve gündüz yapılmasını, gece aramalarında olayın bir oldubittiye getirileceğini, arazide ele geçirilen malzemelerin "yer gösteren bir şüpheli yoksa" şüphelinin evinde yapılan aramada ele geçirilen bir krokiden hareket ederek sığınağın yerinin bulunmasının imkânsız bir şey olabileceğini belirttim. Hiçbir suçlunun / ya da şüphelinin malzemelere ilişkin bir kroki hazırlayıp, bu krokiyi evinin bir köşesinde saklamasını gerçekçi bulmadığımı söyledim. Bu konuda ihbarda bulundum. Ne kadar ciddiye alındığını bilmiyorum. Yaşadığım olayda söylediğim gibi polislerin arazide malzemelerin bulunduğu yeri, bir şekilde önceden ortam oluşturarak ve teknik donanımdan yararlanarak şüphelinin malzemeleriymiş gibi buldukları malzemeleri bizzat kendilerinin planlayıp koyduklarını değerlendiriyorum.



Çözümü sunayım

AKP hükümeti hukuk devletinin içini boşaltıp hukuku askıya almıştır. Bir taraftan Ergenekon yalanı ile Cumhuriyetçi, Kemalist aydınları, Mustafa Kemal'in askerlerini çete ve mafya ile suçlayarak hukuk cinayeti işlemeye devam ederken, diğer taraftan Türkiye Cumhuriyetini adım adım tasfiye etmektedir.

AKP hükümeti meşruluğunu kaybetmiştir. Asıl yargılanması gerekenler

Hükümet koltuklarında oturmaktadır.

Türk milleti, AKP hükümetinin ülkeyi yönetmesine müsaade etmemelidir.

Çözüm:
CHP; bütün diğer siyasi partileri, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşlarını, Türk Milletini yanına alarak Atatürk ve Cumhuriyet'te birleşmeli ve "meşruluğunu kaybetmiş AKP hükümetini istifaya zorlamak" için bütün hukuki ve demokratik yolları eyleme dönüştürmenin önderlik ve öncülüğünü yapmalıdır.

Bugün, sürekli Atatürk ve Cumhuriyet'te birleşme eylemleri yapma zamanıdır.



Uyanmalıyız
Bu ülkenin gerçek sahipleri uyanın, karşı devrimin ayak seslerini duymuyor musunuz?

Seçtiğimiz vekiller uyanının, uyanın... Kendinize gelin, bırakın konuşmayı artık. Konuşmakla sorunların çözümlenmediğini farkına varın. Meşruluğunu kaybetmiş bu hükümeti boykot edin, meydanı gericilere, bölücülere bırakmayın, eylem yapmaktan korkmayın.

Uyanının!
İş işten geçmeden de Türk halkını uyandırın…


C.Utku E.P.Alb.

Hiç yorum yok: