Vedat Yenerer'i bilir misiniz? Cumhuriyet gazetesinde, 32.Gün'de... Birçok haber merkezinde çalıştı.
Afganistan'da, Irak'ta, Çeçenistan'da, Bosna'da... Gidip haber yapmadığı cephe kalmadı. Kurşun yağmuru altında haber yaptığını bilen bilir. Bir cuma sabahı 25 tane polis evini bastı.
Bu savaşlardan hatıra diye getirdiği boş kovanları, dededen kalma eski bir tüfeği aldılar. Hakim karşısına tam dört gün sonra çıkabildi.
Dört gün...
Vedat, savcıların, 'güçlü şüphe' gerekçesi ile 'terör örgütü üyesi olmak' ve 'vahim nitelikte silah' bulundurmak suçlarından tutuklanarak cezaevine konuldu. Gazetelar ve televizyonlar aylarca 'Terörist Vedat Yenerer' diye yayın yaptı.
Her bir suçuna 100'er sene hapis istendi.
Vedat Yenerer, tam 11 ay bir gün sonra serbest bırakıldı.
Adli Tıp, o 'vahim nitelikte silah'a 'ateşli silah bile değildir' diye bir değil iki kez rapor verdi.
Adli Tıp Kurumu'nun iki kez rapor vermesi pek görülen bir şey değildir.
Nedeni ise çok hoş!..
Hoş, zira, hakimler, 'Polis raporuyla bu kadar tezat olamaz. Herhalde raporlar karıştı' diyerek bir kez daha 'vahim nitelikte silah'ı yolladılar ve rapor aynen geldi... 'Bu ateşli bir silah olarak değerlendirilemez.'
Neyse mahkeme safahatı sürüyor. Kararın ne çıkacağını elbette bilemeyiz. Ancak Türkiye'de hukukun usulü ve sürati hakkında iki kelam etmemizde mahsur olmasa gerek.
Nedeni de şu:
PKK'nın silahlı propagandayı benimsemiş bir örgüt olduğu konusunda bir şüphe olabilir mi?
Bu örgütün 'bir numarası' yakalandı diye biliyorum.
Hatta yargılandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldı.
İmralı Adası'nda da cezasını çekiyor. Yani, TC açısından, kanunlar açısından 'terör' devam ediyor.
Yargıtay, öyle bir içtihat yarattı ki, bu içtihattan ötürü, polise taş atan çocuklar, 25-30 yılla yargılanıyor ve hepsi tutuklu...
Yıllar içinde on binlerce insan öldü...
Şimdi 34 kişi geldi mi?
Geldi.
Bu arkadaşlardan beşi terör örgütü üyesi mi?
Üyesi...
Mesela örgütün iki numarası Murat Karayılan'ın onları uğurlama görüntüleri yayınlandı mı?
Yayınlandı.
Şimdi anlamadığım şu?
Lütfen savcılarımız ve hakimlerimiz, yüce Türk adaletinin ortak yüksek vicdanı ve aklı beni mazur görsün ama...
Ergenekon'da sabaha karşı evlerinden alınan akademisyenler, gazeteciler, işadamları 'ne ile suçlandığını bilmeden' savcı karşısına çıkmak için günlerce bekletilirken, hakim karşısına günler sonra çıkartılırken... Hala ne ile suçlandıkları bilmeden veya savunma haklarını kullanmak için aylarca cezaevinde yatarken... Bu kanlı terör örgütünün kasası hastanede beş kuruşsuz ölürken...
Habur'da ayaklarına giden 'özel yetkili savcılar' tarafından karşılanan ve 'teslim olmaya gelmedim' demelerine karşın jet hızıyla serbest bırakılan 'terör örgütü üyesi' olduğu aklen ve vicdanen sabit bu insanlar bu gece evlerine gidip huzur içinde uyuyacaklar.
Bu ülkede, ne o 'taş atan' çocukların anaları rahat uyumalı...
Ne de, aylarca 'Ergenekon terör örgütü üyesi' damgası ile gezen ve şimdi teker teker serbest bırakılan insanlar...
Ne de bizler...
Serdar Akinan / AKSAM / 21.10.2009
21 Ekim 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder