4 Ağustos 2008 Pazartesi

Hem Müslüman ve hem de laik bir ülkede yaşıyor olmanın kıymeti

Hem Müslüman ve hem de – Atatürk'ün sayesinde - laik bir ülkede yaşıyor olmanın kıymetini biliyor musunuz? Bilmiyorsanız bilin, çünkü bazı şeylerin kıymeti onu yitirmeden bilinmez.

BANGLADEŞ
Bangaldeş'li erkekler, kocalarına, sevgililerine veya herhangi bir erkeğe 'hayır' diyen kadınların yüzüne kezzap atıyorlar. Bu ülkede kezzap kadınlara karşı kullanılan en yaygın 'silah' haline gelmiş durumda. Polisin bildirdiğine göre sadece geçen yıl 180 kadın sülfirik ve hidroklorik asitle saldırıya uğramış. Kadınların yüzüne kezzap atılmasının en büyük iki sebebi tacize izin vermemeleri ve iyi bir çeyiz getirmemeleri!

SUDAN:
Sudan'da dini sebeplerden ötürü kadın sünneti çok yaygın. %82 Sudan kadınına sünnet uygulanıyor. 5 yaşındaki kız çocuklarını uyuşturmadan sünnet ediyorlar. Ülkedeki 114 milyon kadına sünnet uygulanmış. Anestezi yapılmamasının yanı sıra, hijyenik koşullara uyulmadan yapılan sünnet sonrasında travma, kanama, hemeroid, stres, acı, ölümcül olabilen şok ve enfeksiyonlar, cinsel konularda isteksizlik, güçlük çekme, doğumda güçlük ve psikolojik travmalar yaşanıyor.

ÜRDÜN:
Her yıl ortalama 25 kadın veya gençkız babaları veya ağabeyleri tarafından, erkek arkadaşlarıyla ilişki kurdukları şüphesiyle öldürülüyor. Herhangi bir dedikodu, bir erkekle telefon konuşması yapması bile kızların öldürülmesi için yeterli sebep. Ürdün'de de tıpkı Türkiye'de olduğu gibi 'namus cinayetleri' çok yaygın, İnsan Hakları Gözlem Raporu, 2001 yılında enaz 19 kadının namus cinayeti adı altında öldürüldüğü belirtiyor. Ayrıca, bu cinayetlerde ceza indirimi var!.

KÜVEYT:
Kuveyt'te kadınlar insan yerine bile konulmuyorlardı. Kadınların seçme ve seçilme hakları 2007 yılına kadar yoktu.

İRAN: Humeyni ile birlikte laik yönetim yerle bir edildi, başını örtmeyi redden kadınlar yakalanıyor, akılalmaz işkenceler yapılıyordu, başlarında 'ben fahişeyim' yazılarıyla dolaşmak zorunda bırakılıyorlardı. Sokaklarda kadınların tesettüre uygun giyinip giyinmediklerini kontrol eden özel polisler dolaşıyordu, zina yapan kadınlar taşlanarak öldürülüyorlar. Bisiklete bindiği, kot pantolon giydiği için saldırıya uğrayan kadınlar var. Tırnakları ojeli kadınların elleri içi böcek dolu poşetlere sokuluyor, Azer Nefisi, başı açık ders verdiği için üniversiteden kovuldu, sonunda İran'ı terketmek zorunda kaldı. Şeriat kurallarına göre yönetilen İran'da kadınlara mirastan erkek kardeşlerine nispeten daha az pay düşüyor. Kocaları birden fazla kadınla evlenebiliyorlar ve boşanırlarsa otomatik olarak çocukların velayeti de kocalara veriliyor. Laik rejimde 18 olan evlenme yaşı, Humeyni rejiminin gelmesiyle 9'a indirilmiş. Muhammet Hatemi sayesinde evlenme yaşı 13'e çıkartılmış! Kadınların hakim olması yasak. Bu yüzden Nobel Barış ödülü sahibi İran'lı hakim Şirin Ebadi'nin yargıçlık mesleğine son verilmiş.

MISIR:
Bir kadın kocası tarafından dayak yer ve polise giderse, polis hiçbir şey yapmıyor. Kızların büyük çoğunluğu 8 – 9 yaşında okuldan alınıyorlar.

KAŞMİR:
Hindistan'ın Keşmir eyaletinde, burka giymeyen, peçe takmayan kadınlar cezalandırılıyor, yüzlerine kezzap atılıyor.

HİNDİSTAN:
(Yarısı Müslüman, yarısı Hindu dine sahip)Büyük çoğunluğu okur-yazar olmayan kadınlar, çocuk yaşta genelevlere satılıyor. Çocuk yaşta fahişelerin ençok olduğu ülkelerden biri Hindistan. Çocuk fahişeler karşı gelirse aç, susuz bırakılıyor. Fahişe kadınlar hayvanat bahçelerindeki kafeslere benzer kafeslerde teşhir ediliyorlar. Hayat süreleri çok kısa, hastalık, yetersiz beslenmeden ötürü erken yaşta ölüyorlar.

AFGANİSTAN: Savaş yüzünden 40.000'in üzerinde dul kadının bulunduğu Afganistan'da kadınların çalışması yasak olduğundan bu kadınlar dilenmek veya fahişelik yapmak zorunda kalıyorlar. Kadınların çarşaf - peçeye benzeyen 'burka' giymesi gerekirken, topuklu ayakkabı giymeleri bile 'erkekleri tahrik ettiği' gerekçesiyle yasaklanmıştı.

Afganistan'daki kadınların hapisten beter hayatlarıyla ilgili New York Times gazetesinde Amy Waldman'ın bir makalesinden alıntılar:


Burkanın Altında

Süheyla Helal, 120 kişilik kız öğrencisi için okul açmış. Normalde bir kadın olduğu için çalışmaması, kızların da okumaması gerekiyor. Dersten sonra dikkat çekmemek için küçük gruplar halinde dağılıyorlar. Süheyla Helal'in kocası ölmüş ve üç çocuğuyla yalnız başına kalmış, başlarda intihar etmeyi düşünmüş, yanında bir erkek akrabası olmadan sokağa çıkamıyormuş, manavdan sebze meyva almaya kalkışmak din polisi tarafından sopalanmayı gerektiren bir suç. Şimdi İsmail Han'ın yönetimindeki bölgelerde bu baskı sona ermiş, İsmail Han, kadınların yeniden okula ve çalışma hayatına dönebileceklerini söylemiş. Komşusu Rana Enterazi kadın olduğu için doktorluk yaptığı hastaneden kovulmuş. Yaraların iyileşmesi zaman alacak ama geleceğe yine de güvenle bakıyorlar. Bir sığır sürüsü gibi değil de, bir insan gibi muamele edilecekleri günleri umut ediyorlar. Herat sokakları hala burkalı kadınlarla dolu. Vaktiyle kadın olduklarını belli etmeleri, seslerinin duyulması bile kırbaçlanmalarını gerektiriyormuş. Eczacı olan Zeyti isimli kadın Pakistan'a gidip ilaç aldığı için bir ara tutuklanırken, 13 yaşındaki kızını da polis yüzünü örtmediği için dövmekle tehdit etmiş. Tüm bunlara karşın asla pes etmeyi düşünmüyor, mücadeleye devam etmeye kararlı. Kadınların çoğu en azından yüzlerini açıkta bırakacak şekilde giyinmeyi istiyor ama Taliban'ın geri döneceğini düşünerek korkuyorlar. Bir başka kadın ise 'başa kim gelirse gelsin fark etmiyor, açız' diyor. (Makalenin tamamını 19 Kasım 2001 tarihli New York Times'da okuyabilirsiniz)

IRAK: Kadınlar ya İslami kurallara uygun giyinecek ya da ölecek!Polis kayıtlarına göre Basra'da geçen yıl, kimi boğularak, kiminin kafası kesilerek öldürülen kadın sayısı 133. Bu kadınların 79'u uygun giyinmedikleri için, 47'si ise 'namus' yüzünden öldürülmüş. Basra polis şefi Abdul Halil Kalaf, 'cinayetler için pekçok kılıf, sebep uyduruyorlar, kiminin kolları, bacakları kesiliyor. Bir yıl önce Basra'ya geldiğimde bir kadın iki çocuğunun gözü önünde öldürüldü, kadının akan kanlarını gören çocuklar ağlıyorlardı, başka bir kadın 6 ve 11 yaşlarındaki oğullarının gözünün önünde öldürüldü, bir tanesi ise hamileydi, öldürülen kadınlara işkence de yapılıyor' diyor. Irak'ta duvarlara kırmızı yazılarla 'örtünün ve makyaj yapmayın yoksa Allah şahidimizdir ki, sizi öldürürüz, bu size bir uyarıdır' yazıları yazıyormuş. Eylül ayında İngiliz birliklerinin bölgeyi terketmesinden sonra kadınlara karşı işlenen cinayetlerin sayısı artmış. Yapanları yakalamak da çok zormuş. Bazen sadece bir kadının başörtüsünün rengi bile 'dikkat çektiği' için cinayet sebebi sayılabiliyor. Gri, siyah, kahverengi gibi dikkat çekmeyen renklerde başörtüsü kullanmak gerekiyormuş. Sawsan adındaki kadın 'Saddam'dan sonra özgürlük ve demokrasi gelecek, kadınlara hakları verilecek sanıyorduk, bize söz verdikleri hiçbir şey gerçekleşmedi, sadece korku ve şiddet var. ' derken. Safana ismindeki sanatçı ve üniversite profesörü kadın 'Kimden korkacağımızı bilmiyoruz, bir arkadaşınız veya öğrenciniz olabilir, güvenliğimiz yok, kimden korkacağımı bilemiyorum' diyor.


Kaynaklar: Dünya İnsan Hakları Gözlem raporları; Amy Waldman New York Times(19 Kasım 2001); Xin Li, Washington Post (8 Mart 2008); CNN.com; CNN. com; Arwa Damon, 8. Şubat 2008)

1 yorum:

NeverRisingSun dedi ki...

Gerçekten bunun değerini bilmemiz gerek.Ortadoğu ülkelerindeki kadınlar özgürlüklerini kazanmak için canla başla mücadele verirken, hayvan olarak görülmekten kurtulmaya çalışırken Türk kadınlarının ve Türk erkeklerinin kadınları ikincisi sınıf olarak görme isteğimiz gerçekten şaşırtıcı.

Çok güzel bir yazı.

Başarılar cannot